LİVERPOOL SAHA İÇERİSİNDE NEYİ FARKLI YAPIYOR?

Liverpool takımı günümüzün en iyi futbol oynayan, en dominant ve en iyi savunma yapan takımlarının başında geliyor. Oynadıkları futbol zevk veriyor ve skor almasını da biliyorlar. Elbette her zaman mükemmel bir oyun ortaya koyamıyorlar ama bir şekilde gol atmayı, kazanmayı başarıyorlar. Zaten bir şekilde kazandıkları için çok iyi bir takımlar. İngiltere’nin bir başka iyi takımı Manchester City’den de aslında bu özellikleriyle ayrılıyorlar.

Konuyu daha iyi açıklamak gerekirse Liverpool bu sezon Premier Lig’de 29 maçta 56.2 gol beklentisiyle oynadı ve 66 gol attı. Manchester City ise 28 maçta 65.3 gol beklentisiyle oynayıp 68 gol attı. Kısacası Liverpool gol fırsatlarını çok iyi değerlendirirken Manchester City  iyi değerlendiremiyor. Kendi kalelerinde gördükleri gollere bakarsak Liverpool 29 maçta 21 gol yedi ama Manchester City ise 28 maçta 31 golü kendi kalesinde gördü.

Liverpool takımının taktiklerine geçecek olursak genellikle 4-3-3 dizilişini tercih eden Jurgen Klopp bu sezon oynanan 29 Premier Lig maçında yalnızca üç kere 4-2-3-1 dizilişiyle maça başladı (Everton’la iç sahada, Watford’la iç sahada, Wolves’la iç sahada oynanan maçlarda). 4-3-3 dizilişini son derece başarılı kullanan Jurgen Klopp’un takımı set hücumunda beklerini ileri gönderiyor ve kanatlar içeri giriyor. Ama bunlar bu kadar basit ve belirgin olmuyor.

 Şöyle ki orta saha üçlüsünde genellikle Henderson, Fabinho ve Wijnaldum varken forvet üçlüsünde Salah, Firmino ve Mane var. Bu oyuncular kendi aralarında ve bek oyuncularıyla sürekli ve düzenli bir şekilde, adeta kodlanmış bir halde yer değiştiriyorlar. Alexander-Arnold aslında bir defansif orta saha gibi oynuyor, takımının defanstan ve orta sahadan oyun kurmasını sağlıyor ama bütün bunları sağda taç çizgisi yakınlarında yapıyor. Bu yüzden Robertson gibi direkt olarak kanattan bindirmiyor. Kendisini geriye atıp özellikle çapraz, uzun paslarla takım arkadaşlarına top dağıtıyor. Yani aslında oyunu o kuruyor. Zaten maç başına 2.6 kilit pas ortalamasıyla takımın en fazla kilit pas üreten oyuncusu konumunda.

  Şunu da unutmamak lazım ki Liverpool takımının orta saha oyuncuları dengeleyiciler. Hiçbiri saf muhteşem ayaklara sahip değil. Bu yüzden görevleri asistler yapıp goller atmaktan ziyade takım arkadaşlarına yardımcı olmak, agresifliği arttırmak, tempoyu ayarlamak. Eğer istatistiklere bakacak olursak bu durumu daha iyi anlarız. Takımın en fazla asist katkısı veren 5 oyuncusundan ilk ikisi bek ve diğer üçü de forvet oyuncuları. Maç başına kilit pas üretmede de aynı 5’li takımın en iyisi. Takımın gollerinde de yükü forvet üçlüsü çekiyor.

 Alexander-Arnold bu kadar geriye gelince sağ kanata ve sağ half- space’e birinin koşu atması gerekiyor ve o kişi de Henderson. Aslında bu görevi Chamberlain ya da Wijnaldum daha iyi yapabilir ama Henderson’ın Klopp için son derece önemli olan ekstraları var. Chamberlain’e göre daha dengeli bir oyuncu. Daha az basit hata yapıp defansif yönü de ofansif yönü de kuvvetli. Wijnaldum’dan farkı ise daha tempolu olması. Wijnaldum ileride yetenek gerektiren işleri Henderson’a göre daha iyi yapabilir ve savunmada da boşluk vermez ama Henderson kadar tempolu olmadığı için sağ kanattan bindirdikten sonra hemen orta sahaya dönemeyebilir ve bu durum geçiş savunmasında büyük sorunlar doğurur. Henderson ise orta sahaya hemen geri dönebilir ve rakip takımın kontra üretmesini engeller. Son olarak Henderson’ın özellikle bu sezonda uzun paslarını ve ortalarını çok geliştirdiğini söylemek lazım. Zaten adeta bir sağ bek gibi bindiren bir futbolcunun iyi ortalar açabilmesi son derece önemlidir.

 Salah’a gelecek olursak önceki sezon Premier Lig’de en fazla sprint atan 2. futbolcu olmuştu (547 sprint) ve bu kadar sprint atmasının bir nedeni var. Firmino sahte 9 rolünde oynayan bir santrfor. Rakip stoperlerden ayrılıp top almak için geriye geldiğinde boş bir alan oluşturuyor ve ya Salah’ın ya da Mane’nin o boşluğa sprint atması gerekiyor. Mane o boşluğu Salah kadar kullanmıyor çünkü Henderson gibi kanata ya da half-space’e koşu atan bir orta saha oyuncusu ile birlikte oynamadığı için kanatta yalnızca Robertson’la alan paylaşmak zorunda. Yani zaten sol kanatta yeterince alana sahip. Ama Salah için bu durum geçerli değil zira eğer Salah kanata fazla bağlı kalırsa sağ kanatta üç kişi olurlar (Alexander-Arnold, Henderson, Salah) ve alan daralır. Bu yüzden Salah Firmino’nun boşalttığı alana sprint atarak aynı zamanda Henderson’a ve Alexander-Arnold’a alan açıyor. Ve bütün bu saydığım sağ kanatla sahanın ortası arasından gerçekleşen hücumlar belli bir sistem çerçevesinde gerçekleşiyor.

 Maç izlerken oyuncular rastgele kendi aralarında yer değiştiriyor gibi gözükebilir ama aslında bütün yer değiştirmeleri sistemli bir şekilde yapıyorlar. Eğer Firmino top almak için geriye gelirse Salah Firmino’nun boşalttığı alana doğru koşu atıyor. Salah bu koşuyu yaptığında rakip sol stoperini ve sol bekini kendisine çekiyor ve sağ kanatta boşluk oluşuyor. Bu durumda ya Alexander-Arnold ya da Henderson o boşluğa doğru sprint atarken sprint atmayan oyuncu biraz daha geride bekleyip atağı destekliyor ve olası bir kontra tehdidini de engelliyor. Başka bir senaryoda ise diyelim ki Salah kendisini sağ kanatta taç çizgisine attı. Bu sefer rakip bek oyuncusu onunla birlikte gelecek ve bütün rakip defans hattı biraz daha o kanata doğru kayacak. Aslında işte tam bu durumda Mane ve Robertson’ın rolü önem kazanıyor. Mane ve Robertson top sol kanatta olduğunda değil de ters kanatta olduğunda daha efektif olan oyuncular. Çünkü top ters kanattayken bütün rakip defans hattı da oraya doğru kayacak. Bu durumda Mane kendisini sol kanatta taç çizgisine doğru açmak yerine rakip stoperlerin arkasından koşu atmayı yani daha içeri doğru koşu atmayı tercih ediyor çünkü böyle yaparak Robertson’a alan açıyor ve Robertson da sol kanattan defans arkasına sprint atıyor ki zaten geçen sezon Premier Lig’de en fazla sprint atan 3. oyuncu oldu (531). İşte bunu yaptıklarında eğer rakip savunmada sağ stoper Mane’yi, sağ bek de Robertson’ı tutarsa 2’ye 2 kalıyorlar. Ve bu durumda sağ stoper rakip sol kanatı tutmak istediğinde mecburi olarak diğer stoperle arasındaki mesafeyi açmak zorunda kalıyor ve ya Wijnaldum ya da Firmino bu boşluğa koşu atıyor. Eğer sağ bek oyuncusu Mane’yi tutarsa savunmanın merkezinde boş alan açılmıyor ama bu sefer Robertson bomboş kalıyor ve Alexander-Arnold ters kanattan uzun, çapraz bir pasla Robertson’ın defans arkasına sarkmasını sağlıyor.

 Wijnaldum’un rolü ise her şeyden biraz biraz yapmak. Yani mesela oyun sağ kanatta sıkıştı. O zaman Wijnaldum biraz sağa doğru kayıp kendisini boşa çıkarıyor ve topu alıp tempoyu arttırıyor, topun dağıtımını kolaylaştırıyor. Veya eğer Klopp rakip defansın merkezinde baskı kurmak istiyorsa Wijnaldum Firmino’nun yanına gelip adeta ikinci santrfor oluyor. Fabinho ise Van Dijk ve Gomez’in önünde geriden oyun kurmada takıma kolaylık sağlıyor ve set hücumunda kontraya yakalanmamak için rakip savunmadan dönen topları topluyor.  Van Dijk ve Gomez’in asıl kritik rolü ise top onlara geldiğinde ortaya çıkıyor zira takımda 4 tane uzun, havadan, çapraz pasları sık sık kullanan oyuncu var. Bunlar Alexander-Arnold, Robertson, Van Dijk ve Gomez. Van Dijk ve Gomez sahanın ortasından kanatlara doğru koşu atan oyunculara pas dağıtarak rakip defansın dengesini bozuyorlar ve eğer rakip takım iyi savunma yapıyorsa onların uzun pasları gol atmak adına belirleyici oluyor.

Set savunmasında ise kanat oyuncuları savunmaya düzenli olarak yardıma geliyorlar. Set savunmasında çok önemli bir nokta da Salah’ın rolü. Salah set savunmasında birçok kere ileride bekliyor ve onun boşalttığı kanatı savunmak için Firmino geliyor. Bunun nedeni ise topu kazandıklarında Salah’ın patlayıcı hızından faydalanıp onu rakip defansın arkasına sarkıtmak. Klopp rakip stoperler çok iyi olmadığında da bu taktiği kullanıyor. Örnek vermek gerekirse RB Salzburg’la deplasmanda oynadıkları maçta bu durumdan yararlanmıştı.

Bu taktikler maç içerisinde asıl kullanılanlar ama elbette başka taktikler de var. Mesela eğer maçta öne geçtilerse ve topu rakibe bırakıp skoru korumak istiyorlarsa Salah, Firmino’nun yanına geliyor ve rakibi 4-4-2 ile karşılıyorlar.

Jurgen Klopp’un bu sezonki oyuncu değişikliklerine bakacak olursak yedekten oyuna soktuğu futbolcular en fazla Origi (17 kere), Lallana (12 kere), Milner (11 kere) ve Chamberlain (8 kere). Bu oyuncuları da belli durumlarda oyuna soktu. Mesela eğer Origi’yi oyuna sokarsa genelde gole ihtiyacı olduğu için oyuna sokuyor ve bu durumda birçok sefer Salah’ı Firmino’nun yanına gönderip 4-2-4’e dönüyorlar. Eğer Lallana oyuna girerse genelde orta sahaya destek olmak için oyuna giriyor. Eğer Milner oyuna girerse oyunu dengelemek ve savunmayı kuvvetlendirmek için giriyor. Chamberlain oyuna girdiğinde ise genellikle geride oluyorlar ve maça tempo kazandırmak için kullanılıyor.

Leave a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.