ALMANYA KOLN FRANKFURT

Alman taktiği. Herkes evinin önünü temizlese, düzenlese mahalle temiz olur. Mahalle temiz olursa ilçe. İlçe temiz olursa şehir. Şehir temiz olursa ülke temiz olur. Bunu görmek mümkün.

Travel blogger Şafak

Anuga Gıda Fuarı

Anuga 2019 fuarı sayesinde Almanya’nın  özellikle Koln ve Frankfurt şehirlerini gezme fırsatım oldu. Anuga Gıda Fuarı çok büyük bir yerleşkede gerçekleşti. Koeln Messe‘nin organizasyonluğunda gerçekleşen fuar epey kalabalıktı. Fuar alanı devasa büyüklükteydi. Fuarın tamamını görecekseniz bir gün kesinlikle yetmez. Tüm seçkin dünya gıda firmaları sanki burada. Anuga bu sene Matchmaking365 adıyla web sitesi ve uygulama oluşturmuş. Buradan katılımcı veya ziyaretçiler fuar boyunca randevu ayarlayabiliyor. En güzel yanı da yıl boyu giriş yaparak iletişimin devam etmesi.

İlk yıkılma fuarda oldu. Resmen itilmişler gibiydi Türkiye standlarının yeri. Türkiye standlarına ulaşmanız için önce İtalya ve Yunanistan, bir üstte İspanya geçip üçüncü katta ulaşıyorsunuz. Yani bir müşteri zeytin almak istese Yunan zeytinini eleyecek, İtalya pahalı diyecek. İspanya marka olmuş deyip geçecek ve Türkiye’den zeytin alacak. Çok zor göründü gözüme.

Almanya pahalı

Bizim için pahalı buralar diyor insan hemen. Türk Lirası kazanıp Euro harcamak insana koyuyor doğrusu. 2-3€ bir şişe su. Otopark 15€. Hesaplamayı bırakınca alışıyor insan(!) Bir euroyu bir lira diye düşününce rahatlıyor insan. Onlarında lirası bu diyorsun. O  zaman normal geliyor. Asgari ücret 1500€ dediler. O zaman rahatladım. Bizde 2000 tl nin üzerinde. Ancak burada asgari ücret alan nüfusun yüzde dördüymüş. Bizde yüzde elli civarı.

Avrupa Almanya Farklı

Hep anlatılırdı oraların güzelliği insanın içini yaralardı bu sözler. Ülkemiz adına üzülürdü insan. Bazen de ‘Yok canım Ülkemiz cennet’ deyip geçip giderdik çok düşünmeden. Nasıl olur? Güneş bile kendini saklıyor bu ülkede. Sis, yağmur ve soğuk. Deniz, kumsal, sahiller, doğa, tarih. Hepsi bizde.

Almanya’nın nüfusu 82,79 milyon(2017), Yüzölçümü 357.386 km²

Türkiye’nin nüfusu 80,81 milyon(2018), Yüzölçümü 783.562 km²

Ne demek istediğimi herhalde anladınız.

İlk intiba havaalimanına inince oldu. Havalimanında tuvalet kapılarındaki işçilik ve kalite beni şaşırttı. Vay be demek Alman malı bu olsa gerek dedirtti insana. Şıkır şıkır çalışıyordu. Krom ancak böyle işlenir dedim kendi kendime. Tabi zaman ilerleyince tekrar farklı bir kapı da bakınca öyle denk gelmiş olduğunu gördüm.

Almanya en büyük firmaların merkezi 

Dünyanın en büyük logistik firmalarının merkezi Almanya. Nehirler üzerinden taşıma yapılıyor. Üç tarafı denizlerle çevrili değil sonuçta.

Mutlu insanların ülkesi

Araç kiraladık. Çok ilginç bir şekilde hep güler yüzlüydü insanlar. Hayret dedim ilk günden bu insanların hiç dertleri sıkıntıları yok mu?  Araca benzini doldurmayı unutmuşlar. Diğer masadakiler ‘Böyle bir şey nasıl olur?’ diye birbirlerini suçlar tarzda baktılar. İnsan burada hata yapmaya korkar. Açıkçası hemen bu psikolojiye girdik. Kaldırıma çıktık bir kere. Bakışlar yetti bize.

Şu an Ülke nüfusuna mevcut binalar yeterli gelmiyormuş. Bunu yeni binalar yapmadan nasıl  çözeriz diye tartışıyorlarmış mecliste. Binalar yatay bir şekilde yayılmış hemen heryerde. Eski binalar da çok var ancak hepsi düzenli, bakımlı. Yüksek binalar az da olsa var ancak gökdelen göremedim. Yapamamışlar(!

Kaldırım: Yaklaşık bir metre genişliğinde çoğu asfalttan bu kaldırımlarla tüm şehirler yolun kenarında uzar gider. Her yere bu yaya ve bisiklet yolundan gidebilirsiniz. Yükselip alçalmaz. İki köy arasında bile asfalt yol yanında- yürüyüş yolu demiyorum- asfalt yol var. 

Hep derler ya Alman taktiği diye. Herkes evinin önünü temizlese, düzenlese mahalle temiz olur. Mahalle temiz olursa ilçe. İlçe temiz olursa şehir. Şehir temiz olursa ülke temiz olur. Bunu görmek mümkün. Geri dönüşüm ve çöp toplama da çok hassaslar. Yiyecek atıkları ayrı konteynırlara diğerleri de ayrı ayrı çöp kutularına atılıyor. Her sabah kamyonlar sırasına göre gelip alıyorlar. Köpek gezdirenlere belli yerlerde poşet eldiven imkanı var. Oradan ücretsiz alıp kullanabiliyorlar.

Almanlar dindar

Küçücük köylerde bile kilise mutlaka gördüm. Demek dindarlar. Sonra öğrendim. Dindarlık pahalı. Ayrı vergileri oluyormuş. Bundan şikayetçiler. Bir kaç kilise de gezdik. Bakımlı ve temizdi. Dom Katedrali çok ihtişamlıydı. Pazar gittiğimiz için midir bilmem çok ziyarete gelen vardı. Yakınında başka bir kilise de safiyane dua eden amcalar teyzeler vardı.

Sanayi memleketinde fabrika bacası görmek bile zor. Ağaçlarla etrafları çevrelenmiş. Bacasını zor görebiliyorsunuz. Navigasyonda fabrika var ama kendi görülmüyor. Otobana çıkıyoruz kilometre geçmiyor ki kahverengi bir tabela çıkmasın. Ya katedral, ya milli park, ya da tarihi bir anıt. Herbir kareyi değerlendirmişler. Gözü tırmalayan hiçbir şey görmedim mi? Maalesef görmedim. Köyü de şehri de. İnsan üzülüyor tabi. Ha pardon ne yazık ki tuvaletlerinde taharet musluğu yok. Havaalanın da da, AVM ler de de durum aynı.

Yol kenarında sanırım sürücünün dikkati dağılmasın diye duvarlar örülmüş. Merak ettim, arkada ne var diye? Navigasyondan baktım boş, sulak araziler vs.

Tarım ülkesi görünümünde

Şehir merkezlerinden bir kaç km çıkmadan trafik levhalarında traktör ve geyik resmi çıkmaya başlıyor. Daha sonra da çalışan traktörler, biçerdöverler, tarla süren makineler. Burası sanayi memleketi biz de tarım… Köylüler epey varlıklı sanırım. Evler makineler çok güzel. Bizde de köylü milletin efendisi(!)

Çalışkan insanlar

Akşam erkenden kapanır dükkanlar. Saat dokuz gibi herkes yataktadır. Tabi barlarda kafa dağıtanlar hariç…

Güne erken başlanır. Sabah beş altı gibi caddeler doluyor. Herkes işine, okuluna, yürüyüşüne,…

Cumartesi pazar tatil fakat alışveriş günü cumartesi, pazar ise kapalı dükkanlar ne yapıyor pazar günü insanlar; dağ yürüyüşü, konser, tiyatro, spor salonları vs. aktiviteler için ayrılmış. Bir de kafeler ve unlu mamüller satan dükkanlar açık. Bize de second hand tarzı bir pazar denk geldi. Eski eşyalar antikalar. Eğlenceliydi. Bizde bir şeyler aldık Almanya ya ait olsun diye. Hediyelik eşyalar her yerde olduğu gibi Çin malı. Bu yüzden burası çok işimize yaradı. Alman, İspanyol markalı bir şeyler bulduk.

Trafik sorunu her yerde aynı

Kaldırım nedir bunun anlamını Almanya’da öğrendim. Bu yüzden buradaki kaldırımların tanımını yaptım. Zira bizimkiler ne acaba?

Kaldırım: Yaklaşık bir metre genişliğinde çoğu asfalttan bu kaldırımlarla tüm şehirler yolun kenarında uzar gider. Her yere bu yaya ve bisiklet yolundan gidebilirsiniz. Yükselip alçalmaz. İki köy arasında bile asfalt yol yanında- yürüyüş yolu demiyorum- asfalt yol var. İşte yaya kaldırımı budur. 

Bisiklet süresim geldi.

Trafik polisi görmezsiniz çünkü herkes kurallara uyar. Uymazsan önce bakışlarla size ders verilir, arkasından da ceza gelebilir.

Trafik çok hızlı aktığından ürktüm önce. Fakat herkes takip mesafesini koruduğu, makas atmadığı, kısaca kurallara uyulduğu için yol akıp gider. Çok nadir sıkışıklık olur. Köprü trafiği her yerde var.

Yol tarifi aldım birkaç sefer. İlginçtir etnik kimlikli birine sorduğumda kesin bir yerler tarif etti, Alman ise biliyorsa yardımcı oldu. Bilmiyorsa biliyor gibi yapmadı net bir şekilde bilmediğini söyledi. Yalnız Almanların hemen hepsinin İngilizce bildiğini sanırdım ancak öyle değilmiş.

Yolda hiç çukura düşmezsiniz. Düz görünüp sizi aldatmaz. Eski olsa da yama yapılmıştır ve yama tümsek veya çukur oluşturmaz. Rögar kapakları ve yol aynı seviyededir.  Araba sarsılmaz. Yirmi dört saat sıcak su, doğalgaz, elektrik, su, yol,… Köyler dahil bu imkanları yapmışlar.

Sıra bekleme alışkanlığı

Gözlüğüm kırıldı. Optik aradık. Sabah açılır açılmaz daldım içeri. Kapı açık olmasına rağmen henüz açılmadıklarını anlatmaya çalıştılar. Benim ısrarım üzerine dayanamadı ve bir sandalyeye oturttular. Kibarca ilgilendiler. Titanyum çerçeve için 150€ istediler. Neyse tabi ki vermedim. Arkamı döndüm dışarıda sıra oluşmuş. Benim çıkmamı bekliyorlar. Sonra sırayla içeri geldiler. Hem biraz şaşırdım hem de utandım. Nasıl bir şey bu?

Benzer durumu lokanta da yaşadım. Biz direk geçtik masaya. Arkadan aile olarak gelen Alman müşteriler kasanın orada bekliyorlar. Türk lokantasıydı. Ne iş bu dedim. Bunlar böyle. Sen ‘buyur un burası sizin masanız’ demeden gitmezler…

Talihsiz anlar

Pazar günü arkadaşın telefonunun şarj cihazı bozuldu. Bir Türk arkadaştan araç şarj kablosu aldık. Bir iki şarj derken telefonu bozmasın mı? Son gün arkadaş telefonsuz. Navigasyona da oradan bakıyorsuz. Yol tarifsiz kaldık.  Artık yolumuzu yol tabelalarıyla ve tecrübelerimizle(!) bulduk. Havalimanına da öyle ulaştık.

Neyse Salı 24.00 da vizemiz bitiyor. Bizim bilet ise Çarşamba 02.00 de. Bu yüzden Salı 22.00 gibi havaalanına vardık. Aracımızı teslim ettik. Saat  23.30 ve hala pasaport kontrolden geçemedik. O da ne? Kontrolü yapacak polislerin hiçbiri yok yerinde. Hemen ortada dolaşan polislere koştum. Yarım saatimiz olduğunu yoksa cezaya gireceğimizi anlattılar. Neyse müdahale ettiler. Görevli polisler  geldi. Kontrolden geçtik. Sağ salim evimize döndük.

Leave a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.